Evlerimizin Dışarıdan Daha Kirli Olduğunu Biliyor Musunuz?
Özene bezene temizlediğimiz kendimizi en güvenli hissetmemiz gereken evlerimizin kirli olması fikrini kim kabul edebilir? Hiç kimse!
Oysaki Çevre Koruma Ajansı (EPA)’nın verileri, evlerimizdeki havanın dış ortam havasına ve kirliliğine göre kimyasal olarak 5 kat daha kirli olduğunu söylüyor. Bunun sebebi ise deterjan ve temizlik ürünlerinin içerdiği ağartıcı, sentetik koku, amonyak, sülfat ve fosfat gibi kimyasal maddeler. Kıyafetlerimiz, tabaklarımız, bardaklarımız, tezgahlarımız ya da yerlerimiz görüntü olarak temiz görünüyor olsa da aslında kimyasal olarak kirliler.
Dünya nüfusu 150 yıl önce 1 milyardı. Şimdi ise 7 milyar. Sınırlı kaynaklara rağmen nüfus ve ekonomi büyüdükçe doğaya, insana verilen tahribat katlanarak büyümeye devam ediyor. Modern dünya, bir eliyle hayatımıza konfor ve kolaylıklar sunarken, arka cebinde binbir çeşit tehlike taşıyor. Biz ise insanlar olarak hızla değişiyor, gelişiyor aynı hızla da kirleniyoruz. Başkası değil, biz kirletiyoruz ve bu kirlilik bize ölüm, hastalık ve kötü yaşam kalitesi olarak geri dönüyor. Bu acımasız kirlenişten en büyük payı alan ise şüphesiz ki hava. Fakat hava kirliliği denince aklınıza sadece dışarıdaki is, koku, toz, duman gelmesin! Evimizin içindeki hava maalesef dışarıdan daha fazla kimyasal kirlilik taşıyor.
Senede sadece hava kirliliğine bağlı hastalıklardan 7 milyon insan hayata erken veda ediyor. Türkiye’de bu rakam yıllık 50.000’leri geçiyor ve bu da trafik kazalarında yaşanan kayıplardan 7 kat fazla. Erken doğum, cilt hastalıkları, astım, kanser bunlardan sadece bazıları. Dünyada da akciğer kaynaklı ölümlerin yüzde 41’i de hava kirliğine bağlı hastalıklardan kaynaklanıyor.
Akciğer demişken… Nasıl?, “orman kokulu” kimyasallarla mutlu mu akciğerlerimiz?
Bizim değil! Peki ya çözüm?
Bu iş öncelikle sağlık ve temizliği yan yana getirebilen yani organik ürünler seçmekle, dahası bu ürünlerin en az diğerleri kadar ve hatta daha etkili bir temizlik yapabileceğine inanmakla başlıyor.
“Organik Deterjan Temizlemez!” Emin Misiniz?
Başka türlüsü temizlemez, içime sinmez demeyin, insanoğlunun yüksek kimyasallarla tanışması şunun şurasında bir asırlık bir dönemin hikayesi…
İlk çağlardan beri temizlik derdine düşen, derdini külle kille, sütle ve bitkisel yağlarla çözmeyi başarmış olan insanoğlu, M.Ö. 3000 yılından beri doğal sabunlarla tüm temizlik ihtiyacını gidermişken bugün TV, reklam ve pazarlama dehaları bizi en derin, en parlak, en kalıcı temizlikle buluşturmak için kapak kapak kimyasalı kullandırmaya ikna etmiş durumda. Haliyle binlerce yıldır sabunla çıkabilen bir toz, kir, yağ lekesi bugün 55 farklı kimyasalın saldırısına uğruyor. Ağır kimyasallar içeren ve bu sebeple kirleri iyi temizleyen deterjanlar, uygun fiyatıyla kullanırken tasarruflu gibi gözükse de olası sağlık problemlerine yol açma ihtimali, lekeleri yok ettiği gibi bütün tasarrufunu da yok ediyor.
Deterjanların İçindeki Kimyasallar Test Ediliyor Mu?
Deterjan ve temizlik ürünlerindeki kimyasal maddeler yüzeysel olarak test edilse de uzun vadeli kullanımlarda ne gibi bir yan etkiyle karşılaşabileceği konusu üzerinde durulmuyor. Üreticilerin çoğu, bizleri evlerimizin “tertemiz”, “dezenfekte edilmiş”, “mikropsuz” olması gerektiğine inandırmak konusunda son derece başarılı olmuşlar ve bu vaadi veren ürünlerini satmayı sürdürüyorlar.
Bir de bunun üzerine Türk kadınının temizliğe ayrı bir önem verişi de eklenince deterjan tüketimi Türkiye’de kişi başına 7 kiloları buluyor. Bu rakam Avrupa ülkelerinin epey üzerinde. Üstelik bu 7 kilo deterjanın %80’ı kimyasal katkı maddelerinden oluşuyor. Bu %80’in 3’de 1’i de ağartıcı, fosfat, boya, sülfat, fosfat ve amonyak gibi çok ağır ve toksik kimyasallardan oluşuyor. Bu kimyasalların büyük kısmı kıyafetlerimiz aracılığı ile cildimize temas ederek, 26 saniyede cilt ve solunum yoluyla vücudun bütün organlara erişebiliyor.
Deterjanlar yalnızca bizi kirletmekle kalmıyor. Kullanım sonrası oluşan atıklar lavabo giderlerinden geçerek suya karışıyor ve başta deniz canlıları olmak üzere birçok canlı türüne, soluduğumuz havaya, bastığımız ektiğimiz toprağı zehirliyor, zarar veriyor. Sonuç: temizlerken kirlenen ve kirlendikçe hastalanan bir dünya ve içindeki bedenlerimiz…
TheLifeCo Wellbeing olarak bugüne kadar 50.000’den fazla kişinin hayatına dokunmanın, sağlıklı yaşam alışkanlığı kazandıracak hizmetler ve ürünler sunmanın gururunu yaşıyoruz. Evinizin, cildinizin ve bebeğinizin temizlik ve bakım ihtiyacını doğaya zarar vermeden etkili bir şekilde karşılayabileceğiniz ağartıcı, fosfat, boya ve amonyak içermeyen organik ürünlerimizi sizlerle tanıştırmaktan mutluluk duyuyoruz.
TheLifeCo Home Baby Care serisi ICEA organik sertifikasına sahiptir, tamamı dermatolojik olarak test edilmiştir ve geri dönüşümlü ambalajlarda yer alır.
Serinin tüm ürünleri %100 etkin ve güvenli temizlik sağlarken, özel olarak geliştirilen formülü ve doğa dostu içeriği sayesinde evinizi, ailenizi ve doğayı korur.
Kirlenmeden Temizlen!